A Harfi Ansiklopedi Nedir?

AL

Alev kızılı, parlak kırmızı, kırmızıya en yakın pembe.

Kırmızı.

Pembe düzgün, allık.

(At için) Doruğun açığı, kızıla çalan.

Kimyada alüminyumun simgesi.

Al al olmak, pençe pençe kızarmak, kıpkırmızı olmak.

Al bağlamak, fesin, başlığın üzerine al yazma sararak saadetini ve sevincini belli etmek

Albasmak [lohusalar için], albastı hastaIığına tutulmak.

Türk bayrağı.

Al duvak, Eskiden Gelinlerin yüzüne örtülen, kenarları sırma işlemeli kırmızı krep.

Al giyen alınır (veya al giymedim ki alınayım), belli bir konuda alınganlık göstermek için herhangi bir sebep olmadığı zaman söylenir.

Alı al moru mor (veya alı alına moru moruna), telaş ve heyecandan renk renk olmuş, kızarmış, morarmış [kimse]

[At için] Alı sat doru al, doru atın daha değerli, daha makbul olduğunu, değersizi bırakıp değerli olana bakmayı tavsiye için.

Al kanlara boyanmak, yaralanmak, vurularak ölmek, şehit olmak

Al kiraz üstüne kar yağmış, mümkün olmayan bir şeyin olabileceğini anlatmak için.

Allar giyinmek, başörtüsünden ayakkabısına kadar giydiği her şeyde kırmızı bulunmak.

Al yanak, yanakları pembe pembe, sıhhatli, renkli.

Al kelimesi Osmanlıcada, Farsça bir kelime gibi telaffuz edilerek, onunla çeşitli terkipler yapılmıştır. Âl-i muasfer (sarıya çalan kırmızı, turuncu, reng-i al (kırmızı renk), ruhsar-ı âl (al yanak), verd-i âl (kırmızı gül) vb.

Al bağlamak, eski Türk giyiminde kadınların ve erkeklerin başlarındaki fes, başlık, serpuş üzerine oyalı yazma, yemeni, krep bağlamaları adetti. Bu gelişi güzel bir bağlama değildi. Bağlanan yazmanın rengi ve bağlama şekli, özellikle kadınlarda belli bir anlam taşıyordu. Mesela genç kızlar fes üstüne sadece beyaz bağlar, yaşlılar ve dullar kara yazma sarar, gelinler, hayatından memnun ve mutlu olanlar al bağlar, al giyerlerdi. Bu töre halk edebiyatına da geçmiş al giymek, al bağlamak deyimleri mani ve türkülerin en çok kullanılan unsurlarından biri olmuştu. Geleneklerini büsbütün bırakmamış olan Türkmen ve Yörükler arasında bu töreler hala süre gelmektedir.

Eski dilde yücelerin yücesi, en yüce.

Hile, aldatma, düzen.

Al etmek (eylemek), aldatmak, hile yapmak.

Türkçe al, Arapçada âl şeklinde olan kelimenin kökü belli değildir. Türkçe olma ihtimali vardır.

Eski dilde akrabalık yolu ile birbirine bağlı kimseler, aile, sülale. Geniş anlamı ile hükümdar sülalesi.

Âl-i Aba, Âl-i Nebi ve Âl-i Resul de denir. Hz. Muhammed’in ailesi (kızı Fatma, damadı Ali, torunları Hasan ile Hüseyin) için kullanılır.

Al-i Abbas, Abbasi hükümdarları ailesi. Bk. ABBASİLER.

Al-i Cengiz, Cengiz Hanın soyu.

Al-i Firavun, firavunun dinini kabul edenler ve firavunun ordusu. (Kur’an’da İsrailoğulları’nın yalnız firavundan değil, Al-i Firavundan da kurtarıldığı yazılıdır.)

Al-i İbrahim, İbrahim Peygamber’in en yakınları. (Bu deyimle bütün müminlerin kastedildiği de söylenir.)

Al-i Lut, Lut peygambere iman edenler. (Lut’un asi karısı bunlar içinde değildir, onun için de mahvolmuştur.)

Al-i Muhammed, bütün Müslümanlar. Hz. Muhammed’e âlinin kim oldukları sorulduğunda böyle cevap vermiştir.

Al-i Osman, Osmanlı hanedanı.

Al-i Selçuk, Selçuklu hanedanı.

Al-i Aba, İslâm’dan evvel Kabe’yi ve içindeki mukaddes eşyayı muhafaza ettikleri için Kureyşliler kendilerine Al-i Allah adını veriyorlardı. İslam’da bu tabir, Hz. Muhammed ile alakalı olarak kullanıldı. Hz. Peygamber için okunan «Allahümme salli ala ve âlihi duasında en geniş anlamını kazandı.

Hz. Muhammed bir gün kızı Fatma, damadı Ali ve torunları Hasan ile Hüseyin’i kucaklamış, sonra, onların üstüne geceleri örtündüğü abayı (kisa) örtmüş ve «abamın içindeki âl’im için» diye başlayarak Allah’a niyaz etmişti. Bu niyaz Kur’an-ı Kerim’in otuz üçüncü suresinin inmesine sebep olmuş, sureye Al-i İnsan adı verilmiş, ondan sonra da Hz. Muhammed’in bu en yakınlarından daima Al-i Aba diye bahsedilmiştir.

AL, Serap, yerin bir su birikintisi manzarası alacak kadar güneş ışını ile ısınmasından meydana gelen optik hadise. Bk. SERAP.

Sabahları ve akşamları çöken sis, buğu.

Yorum Ekle

Click here to post a comment